Kas ve İskelet Sistemi Sarkomlarında Yenilikler Sempozyumu gerçekleştirildi. Sempozyumda konuşan Ortopedik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Harzem Özger, “Kas ve iskelet sistemi sarkomlarında, yeni yöntemler sayesinde uzuv kaybı önlenebilmekte ve daha çok hasta hayata yeniden tutunabilmektedir” dedi.

Kas ve İskelet Sistemi Tümörleri onkolojisinin farklı alanlarında çalışan uzmanlar, Kas ve İskelet Sarkomlarıında Yenilikler Sempozyumu için 13 Aralık 2024 tarihinde bir araya geldi. Sempozyumun Düzenleme Komitesi Başkanı Acıbadem Maslak Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği, Ortopedik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Harzem Özger, bir zamanlar “kötü kader” diye kabul edilen ve tümör nedeniyle bacak, kol, omuz ile omurga gibi önemli uzuvların feda edilip, buna rağmen hastaların ancak yüzde 3-5’inin hayatta kalabildiği dönemlerin artık tarihe karıştığına dikkat çekti. Ortopedik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Harzem Özger, “Kas ve iskelet sistemi sarkomlarına yönelik yeni bilgileri paylaşmak üzere patolojiden radyolojiye, onkolojiden cerrahiye farklı disiplinleri bir araya getiren önemli bir sempozyum düzenledik. Önleyici ve tedavi edici başarının öncelikle bilgi, tanıma ve güvenme bilinciyle toplumsal farkındalık oluşturarak erken tanı ve doğru adresle mümkün olduğuna inanıyoruz” ifadelerini kullandı.

Daha çok kurtarılan hayat, daha çok kurtarılan uzuv"

Doğru zaman ve doğru uygulama yapıldığında sonucun başarılı olduğunu belirten Prof. Dr. Harzem Özger, kas ve iskelet sistemi sarkomlarının az bilinen, biraz karışık, farklı ve özellikli bir kanser türü olduklarını, ancak doğru zaman, doğru adres ve doğru uygulamayla tedavide çok başarılı ve fark oluşturan sonuçlar alınmasının mümkün olduğunu söyledi. Prof. Dr. Harzem Özger, "Kas ve iskelet sistemi sarkomlarının diğer kanserlere göre daha az ve 10-20 yaş grubunda daha çok görülüyor. Bu tümörlerin, tüm hareket sisteminin (kol, bacak, omurga) her tür dokusundan (kemik, kas, damar, sinir, yağ vb.) kaynaklanabilen, bu nedenle de çok çeşitli ve birbirinden farklı davranan tümörler olduğunu belirtebilirim. Bu nedenle tanı ve tedavileri konusunda bilgi ve deneyim kısıtlı, buna sahip ve konuyla uğraşan kişilerin sayısı azdır. Dolayısıyla bu çeşitlilik, farklı tıp dallarının bir arada çalıştıkları ve tecrübenin biriktiği kişi ile merkezleri gerektirir. Tanısız tedavi olmaz. İlk düğmeyi doğru iliklemek belirleyicidir” dedi.

"Hot - Dog yöntemiyle hastaların uzuv kaybı önlenebiliyor"

Rize’de ‘Hastaya kötü davranma’ iddiası Rize’de ‘Hastaya kötü davranma’ iddiası

Hastaların Hot - Dog yöntemiyle uzuv kaybının önlenebildiğini belirten Özger, “Günümüzde insan vücudunu kalça, diz, dirsek, omuz gibi kemik ve eklemlerinin şekil ile işlevlerini aynen taklit eden, özel dizayn edilmiş protezlerle (Modüler Tümör Protezleri) onarmak (Nonbiyolojik tamir) mümkün. Hastaların hayat ve uzuvlarını kurtaran bir biyonik insan yapabiliyoruz. ’Biyolojik Tamir’ dediğimiz ise Kemik ve iskelet sistemi tümörlerinin tedavisinde mümkün olabilen durumlarda hastanın kendi dokusunun kullanıldığı ‘Hot-Dog’ yöntemini (biyolojik rekonstrüksiyon) tercih etmekteyiz. Son derece başarılı sonuçlar aldığımız bu yöntemde tümör çıkarıldıktan sonra geride kalan boşluk, hastanın tümörden temizlenen kendi kemiği ve kendisinden elde edilen başka bir canlı kemikle doldurulmaktadır. Amaç, bu dokuların zamanla kendi dokusuna dönüşmesini sağlamaktır. Mikrocerrahi gerektirebilen ve uygulaması oldukça zor bir yöntem olsa da insanın kendi dokusunun kullanılması sayesinde protezlerde zamanla yaşanabilen aşınma ve kırılma gibi sorunlar oluşmadığı için yenilemeye ihtiyaç da duyulmamaktadır” dedi.

"Tümörlü kemiğin temizlenmesinde sıvı azot sistemi"

Özger, “Hot - Dog yöntemiyle gerçekleştirilen biyolojik rekonstrüksiyon yönteminde tümörlü bölge olması gereken temiz sınırlarla çıkarılıyor. Ardından tümörlü kemik 20 dakika boyunca -180 santigrat derecedeki sıvı azot içerisinde, 15 dakika oda havasında ve 10 dakika serum fizyolojik içinde bekletilerek donma ve çözülme sağlanıyor. Bu işlemde tümörlü hücrelerle birlikte sağlıklı kemik dokusu da ölüyor. Bu zamanla canlanabilecek, mekanik olarak güçlü, kullanıma hazır, eksik bölgeye tamamen uyan ve vücudun kendi parçası olan bir kemik. Ancak bu ölü kemiğin kendi kendine canlanması ve yük taşıyabilir hale gelmesi çok uzun zaman almaktadır. Bu kemiğin canlanması amacıyla önce içine bir kanal açılmaktadır. Ardından hastanın kendi bacağından damarlarıyla birlikte alınan canlı fibula kemiği (incik kemiği) bu kanalın içine mikrocerrahi yöntemlerle nakledilmektedir” şeklinde konuştu.

"İntraoperatif navigasyon tümörün tamamen temizlenmesini sağlıyor"

Ortopedik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Ashish Gulia “Kemik ya da yumuşak doku tümörünü tamamen çıkarabilmemiz ve hastalara daha iyi bir rekonstrüksiyon sağlayabilmemiz için daha iyi ve kusursuz ameliyatlar yapmamıza yardımcı olan bir yöntem bu. Bunu Google maps gibi düşünün. Size yol göstermesinin yanı sıra cerrahi ekibe yol gösteren bir yöntem. Eğer tümörü tamamen çıkarmaz ve tümörün bir kısmını geride bırakırsanız, tümör bir süre sonra nüksedip vücuda yayılır ve sonuçta hastayı kaybedersiniz. Bu yüzden bu lezyonları çok dikkatlice ve tamamıyla çıkarmamız son derece önem arz etmektedir. Ameliyathanede, hastanın vücudunu ve kemik parçalarını okuyabilen ve aletlerinizi yönlendirmenize yardımcı olabilecek bir bilgisayarınız varsa, o zaman tümörü çıkarmak çok daha kolay ve daha kusursuz hale gelir. Tümörü tamamen çıkarmanın yanında, iyi bir rekonstrüksiyon yapmanıza da yardımcı olur. Ameliyatı planladığınız bu modeli oluşturmak için bilgisayara aktardığınız BT tarama görüntüleri ve MR görüntüleri, hastaya özel aletler ve hastaya özel implantlar yapmanıza yardımcı olabilir ve sonuçta daha iyi rekonstrüksiyon gerçekleştirmeniz mümkün olur. Dolayısıyla günümüz çağında intraoperatif navigasyona sahip olmanın özellikle riskli vakalarda fark oluşturan bir yöntem olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

Kaynak: iha